Öncelikle fon müzüğümüzü verelim (İmla hatası yapılmamıştır neden böyle yazdığımı bilen bilir) :
Peki bana göre ultratırt olan yazı başlığımda bahsettiğim iki kirli el kim? Şimdi direk konuya dalıyorum.
Bu Morton Abramowitz. Kendisi 1989-1991 yılları arasında Türkiye'nin ABD büyükelçisi olarak görev yapmış bir kişi.Ayrıca Türkiye ve Türkiye-ABD ilişkileri üzerine makaleler kaleme almıştır.
Gelelim işin bizi ilgilendiren çarpıcı kısımlarına.Olaylar gelişiyor.Henüz Tayyip Erdoğan Beyoğlu ilçe başkanı,yani belediye başkanı bile olmadığı zamanlarda Kasımpaşa'daki özel bir vakıfta dış politika uzmanı Abramowitz ile Erdoğan'ın tanışıklığı başlıyor.
Ardından Erdoğan Refah Partisi'nden İstanbul Belediye Başkanı seçiliyor.Akabinde Amerika ile olan temasları sıklaşmaya başlıyor.
Erdoğan'ın başbakan olmadan önce gerçekleştirdiği bazı ABD ziyaretlerinin tarihleri :
17-21 Nisan 1995
17-22 Kasım 1996
20-23 Aralık 1996
1 Mart 1998
16 Temmuz 2000
Tarihlerden bahsettik.Şimdi yine bir tarih vereceğim.
Tarih 15 Ekim 1996.Bu sefer roller değişiyor.Dönemin İstanbul Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan belediye makamında Morton Abramowitz'i misafir ediyor.Görüşme sonrası basında yayınlanan Abramowitz'in kullandığı bir ifade dikkat çekici :
"Siz İstanbul'u yönetip yıldızınızı parlatabildiğinize göre,Türkiye için de çok şey yapabilirsiniz"
Ve görüşmeden çok kısa bir süre sonra yayınlanan 20 Ekim 1996 tarihli Aydınlık gazetesi manşeti:
Bakın yıl 1996. O dönemde siyasal islam Erbakan veya Tayyip farketmezsizin bırakın iktidar olmayı,sürekli saldırı yiyorlar.Belediye başkanları içeri atılıyor.Ama böyle bir ortamda dahi Abramowitz görüşmede kullandığı ifade ile belki de Tayyip Erdoğan'a İstanbul belediye başkanlığıyla yetinmemesi gerektiğini ima ediyor.
Gelelim bir diğer isme ;
Resimde gördüğünüz adamın adı Graham Fuller.
Peki kimdir bu Graham Fuller?
Graham Fuller adam mıdır?
Yıl 1990. Dönemin CIA yüksek rütbeli görevlisi Graham Fuller Cumhuriyet Gazetesi ile bir söyleşi yapıyor.Bu söyleşide belirttiği şu ifadelere dikkat:
"Türkiye geçmişte Ortadoğu için bir modeldi,bugün de olmaya devam ediyor.Özellikle demokrasi ile İslam'ı bir arada yaşatabilecek bir formül bulurlarsa Arap dünyasına büyük bir entellektüel öncülük yapmış olacaklardır."
Bakın 24 sene önce.1990'dan önce benim bildiğim ve araştırdığım daha önce Türkiye Cumhuriyeti tarihinde din ve siyaset olgularını birlikte yürüten iktidar olmuş herhangi bir parti yok.Ve Türkiye'nin Ortadoğu'ya öncülük yapabileceğini söylüyor.Günün şartlarında bu bir hayal gibiydi belki de.Ama Fuller'a göre değildi.
"Atatürk'ün düşünceleri çağı için son derece güçlü düşüncelerdi.Ama onun sayesinde yaratılmış bugünün,kendisine güven duyan güçlü Türkiye'si artık ulusal kimliğini,yörüngesini,dünyadaki rolünü,hatta İslam'ın günlük hayattaki yerini yeniden düşünebilmelidir."
Çok net bir şekilde Atatürk'ün ulusal anlayışının bir kenara atılarak,İslam'ın siyasete sokulmasını savunan bir beyanat.
Şimdi Ilımlı İslam diye bir kavram var.Peki nereden geliyor bu kavram?
1979 yılında İran İslam Devrimi gerçekleşiyor.Ben bu olayı çok çok kısa bir şekilde özetleyeceğim.Dileyenler bu konuda araştırma yapıp çok daha detaylı bilgilere ulaşabilirler.
İran 1979 yılında bu devrim ile Rıza Pehlevi önderliğindeki anayasal monarşi ile yönetilirken,Paris'ten 1 Şubat 1979 tarihinde İran'a dönen Ayetullah Humeyni yönetimindeki İslam Hukuku ve Şii mezhebi görüşlerini esas alan bir şeriat ülkesine dönüşüyor.Kısaca özet bu.
Gelelim Graham dayıya. Bunun üzerine CIA görevlisi Fuller araştırmalara başlıyor ve Ortadoğu'da İslami partilerin giderek daha artacağını öngörüyor.Ve ABD'nin bu İslami partilerle nasıl uyum halinde olabileceğini araştırıyor.Şimdi önünde iki model var. Bunlardan biri devrimden sonra radikal islam anlayışı getirilen İran,diğeri de Türkiye.
Ama İran'ın Batı ile ilişkileri kötü ve Batı İran'da bir islam düşmanı bir "siyonist güç" olarak görülüyor.Yani Ortadoğu ülkeleri İran liderliğinde reforma kalkışırsa ABD'nin Ortadoğu'yu kaybetme riski yüksek.
Gelelim Türkiye'ye.Batı'ya dönük,din ve devlet işlerini birbirinden ayırmış ve hatta Batılı bir ülke olabilme adına AB üyesi olmak isteyen bir ülke modeli.Bu durumda Batı için tabii ki tercih zor değil. İran'a oranla Batı'nın Ortadoğu hakimiyetini güçlendirebilecek ve Ortadoğu ülkelerine öncülük edebilecek bir ülke modeli Türkiye'ye sahip.
Ama belli sıkıntılar da var.Neticede Türkiye Atatürk tarafından kurulmuş ve devlet yapısı belli Atatürkçü ve laik.Ne diyordu Fuller yine hatırlayalım :
"Atatürk'ün düşünceleri çağı için son derece güçlü
düşüncelerdi.Ama onun sayesinde yaratılmış bugünün,kendisine güven duyan
güçlü Türkiye'si artık ulusal kimliğini,yörüngesini,dünyadaki
rolünü,hatta İslam'ın günlük hayattaki yerini yeniden düşünebilmelidir."
Tabii ki az çok anlamışsınızdır ama yine de Sadri Şener'in Türkçe söylediklerini yine Türkçe'ye çeviren tercüman edasıyla söylemek istediğini şöyle izah edeyim.Atatürk'ün düşüncelerinin o dönem için önemli olduğunu ama artık o devirlerin geride kaldığını ve ulusal anlayışın pasifize edilerek İslam'ın siyasette aktif rol almasını gerektiğini savunuyor Graham Fuller.
Yani bütün bu anlattıklarımızdan sonra şöyle bir çıkarımda bulunsak yanlış olmaz sanırım.Türkiye Ortadoğu'ya bir rol model olabilir ancak Kemalist anlayış yerine İran'daki gibi "radikal olmayan" daha "ılımlı" bir İslami anlayış gelmeli.
Graham Fuller 2000 yılında Türkiye hakkında şöyle "ilginç" yorumlarda bulunuyor:
"Türkiye, yakın bir gelecekte iki partili bir temsil sistemine gebe... Kökleri geçmişe dayanan ekonomik kriz, iktidardaki koalisyon (Bülent Ecevit liderliğindeki 57. Hükümet) partilerinde büyük deprem yaratacak. Fazilet Partisi'nden kopan bir grup ılımlı İslamcı (kimler acaba(!)), geniş tabanlı bir siyasi oluşuma gidecek. Bazı etkin siyasetçiler, partilerinden istifa ederek bu yeni oluşuma katılacak. Yeni oluşum kar topu gibi büyüyüp gelişecek. Türkiye'de yakın gelecekte ılımlı İslamcılar iktidara gelecek. Ilımlı İslamcıların yanında İslami söylemlere ters düşmeyen ılımlı sol bir parti de Meclise sokulacak." (Akt. Prof. Dr. Ümit Özdağ, Yeniçağ gazetesi, 29.4.2004)
Vay bee ne analiz ama? Sağlam falcıymışsın Graham reyiz.
Neyse hadi binelim bir zaman makinesine.Yine yıllar sonrasına gidelim.Yıl 2008..O dönemlerde bir kitap piyasaya giriyor ama pek dikkat çekmiyor..
Kitabı ve tam içeriğini çok aradım ama ulaşamadım.Ama belli kısımları dikkat çekiciydi şunun gibi :
Şimdi bir puzzle'ın parçalarını birleştirir gibi birleştirelim.Kitabın yazarı Graham Fuller.
Kitabın adı o dönem çok az dillendirilen ama şu an herkesin ağzında olan bir ifade olan Yeni Türkiye Cumhuriyeti.
Kitabın mottosu Yükselen Bölgesel Aktör.
Kitapta o dönemde bırak başbakanı bakan bile olmayan bir isme sık sık dikkat çekiliyor Ahmet Davutoğlu.
Konuyla ilgili ayrıca Ali Rıza Aydın'ın 19.01.2011 tarihli bu yazısını okumanızı tavsiye ederim:
http://www.odatv.com/n.php?n=cia-ajani-davutoglunu-referans-gosterdi-1901111200
Yıl 2014.Türkiye bölgesel güç halini alıyor ve Ahmet Davutoğlu başbakan oluyordu.Herkesin dilinde ise "Yeni Türkiye" ismi dolanıyordu.
İşte bunlar hep tesadüftü...
Kaynaklar:
http://bianet.org/bianet/siyaset/33856-bir-abd-projesi-olarak-akp-ve-ilimli-islam
https://drive.google.com/file/d/0B2EgUhXiyLRHV29OT3VDR3FHN0U/view (tavsiye edilir)
http://acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10190
Tabii ki az çok anlamışsınızdır ama yine de Sadri Şener'in Türkçe söylediklerini yine Türkçe'ye çeviren tercüman edasıyla söylemek istediğini şöyle izah edeyim.Atatürk'ün düşüncelerinin o dönem için önemli olduğunu ama artık o devirlerin geride kaldığını ve ulusal anlayışın pasifize edilerek İslam'ın siyasette aktif rol almasını gerektiğini savunuyor Graham Fuller.
Yani bütün bu anlattıklarımızdan sonra şöyle bir çıkarımda bulunsak yanlış olmaz sanırım.Türkiye Ortadoğu'ya bir rol model olabilir ancak Kemalist anlayış yerine İran'daki gibi "radikal olmayan" daha "ılımlı" bir İslami anlayış gelmeli.
Graham Fuller 2000 yılında Türkiye hakkında şöyle "ilginç" yorumlarda bulunuyor:
"Türkiye, yakın bir gelecekte iki partili bir temsil sistemine gebe... Kökleri geçmişe dayanan ekonomik kriz, iktidardaki koalisyon (Bülent Ecevit liderliğindeki 57. Hükümet) partilerinde büyük deprem yaratacak. Fazilet Partisi'nden kopan bir grup ılımlı İslamcı (kimler acaba(!)), geniş tabanlı bir siyasi oluşuma gidecek. Bazı etkin siyasetçiler, partilerinden istifa ederek bu yeni oluşuma katılacak. Yeni oluşum kar topu gibi büyüyüp gelişecek. Türkiye'de yakın gelecekte ılımlı İslamcılar iktidara gelecek. Ilımlı İslamcıların yanında İslami söylemlere ters düşmeyen ılımlı sol bir parti de Meclise sokulacak." (Akt. Prof. Dr. Ümit Özdağ, Yeniçağ gazetesi, 29.4.2004)
Vay bee ne analiz ama? Sağlam falcıymışsın Graham reyiz.
Neyse hadi binelim bir zaman makinesine.Yine yıllar sonrasına gidelim.Yıl 2008..O dönemlerde bir kitap piyasaya giriyor ama pek dikkat çekmiyor..
Kitabı ve tam içeriğini çok aradım ama ulaşamadım.Ama belli kısımları dikkat çekiciydi şunun gibi :
Şimdi bir puzzle'ın parçalarını birleştirir gibi birleştirelim.Kitabın yazarı Graham Fuller.
Kitabın adı o dönem çok az dillendirilen ama şu an herkesin ağzında olan bir ifade olan Yeni Türkiye Cumhuriyeti.
Kitabın mottosu Yükselen Bölgesel Aktör.
Kitapta o dönemde bırak başbakanı bakan bile olmayan bir isme sık sık dikkat çekiliyor Ahmet Davutoğlu.
Konuyla ilgili ayrıca Ali Rıza Aydın'ın 19.01.2011 tarihli bu yazısını okumanızı tavsiye ederim:
http://www.odatv.com/n.php?n=cia-ajani-davutoglunu-referans-gosterdi-1901111200
Yıl 2014.Türkiye bölgesel güç halini alıyor ve Ahmet Davutoğlu başbakan oluyordu.Herkesin dilinde ise "Yeni Türkiye" ismi dolanıyordu.
İşte bunlar hep tesadüftü...
Kaynaklar:
http://bianet.org/bianet/siyaset/33856-bir-abd-projesi-olarak-akp-ve-ilimli-islam
https://drive.google.com/file/d/0B2EgUhXiyLRHV29OT3VDR3FHN0U/view (tavsiye edilir)
http://acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=10190